15 Mayıs Dünya Aile Günü ve 15-21 Mayıs Aile Haftası

Basın Açıklamaları

15 Mayıs Dünya Aile Günü ve 15-21 Mayıs Aile Haftası

15 Mayıs Dünya Aile Günü ve 15-21 Mayıs Aile Haftası

“SELAMI YAYMAK VE AKRABALIK BAĞLARINI KORUMAK”
15 Mayıs Dünya Aile Günü
ve
15-21 Mayıs Aile Haftası
بِسْمِ اللهِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
“Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının.” (en-Nisâ, 4/1)
“Akrabalık, Arş’ta asılıdır. Ve der ki: “Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah terk etsin” (Müslim, Birr ve Sıla, 17)

Yeni bir aile gününü daha idrak etmekteyiz. Toplumsal ilişkilerin dünya huzuru için öneminin en çok hissedildiği şu günlerde, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 16/3 maddesinde de vurgulanan “toplumun doğal ve temel unsuru olan aile”de başlayan ilişkilerin önemini daha da gözler önüne sermektedir.

Bugün özgürlük, eşitlik, hazcılık (hedonizm), benmerkezcilik (egoizm), eşyaya bakış, dünyaya ve dine yaklaşım tarzı vb. kavramlar, tutumlar veya davranış kalıplarının dayattığı hayat tarzı, insanlar arasındaki ilişkileri de etkilemiştir. Sağlıklı ilişkilerin zayıfladığı ortamlarda şiddet ön plana çıkar hale gelmiştir.

Ailenin maddi açıdan kalkınması hedeflenirken, aile bireylerinin değerlere dayalı ilişkileri geri plana itilmiş, aileyi ve dolayısıyla toplumu ayakta tutan rahmet, meveddet, sekinet ve getirdiği muhabbet gittikçe azalmaktadır. Görünürde maddi kalkınma hedeflenirken ve de başarıldığı sanılırken, aile bireyleri birbirinden ayrılarak savrulmuş ve bundan da en çok etkilenen çocuklarımız -geleceğimiz- olmuş ve olmaktadır ki bu tür toplumlarda şiddetin ön plana çıkması kaçınılmazdır.

İslam toplumları da bundan fazlasıyla nasibini almaktadır. Küreselleşme, bilginin, davranışın hızla yayılmasını sağlamakla birlikte olumsuz bir takım paylaşımların hızlandırılması gibi hiç istenmeyen sonuçlar da doğurmaktadır. Birlik, sevgi, saygı ve iyiliğe dayalı bir kardeşlik tesis eden dinimizi hakkıyla hayata geçirmeye çok ihtiyacımız var. Dayatılan kültürle, değiştirilen algılarla, çözüm gibi gösterilen sorunlarla başa çıkmak, ailedeki ilişkileri sağlıklı bir şekilde yerine oturtmak ve bunu toplumlara yaymak ancak bu yaklaşımla mümkün olabilecektir.

Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette kardeşlik ilişkisinin kurulması için akrabalarla bağların kuvvetlendirilmesi, yakınların korunup gözetilmesi emredilirken, bu temasın kesilmesi de kesin bir dille yasaklanır.

Sıla-i rahim olarak adlandırılan bu bağ, günümüzün getirdiği hayat yükleri bahane edilerek maalesef unutulmaya yüz tutmuş, insanlar arasındaki muhabbete dayalı ilişkiler olumsuz etkilenmeye başlamıştır.

Sıla-i rahim, aile bireylerinden başlayarak akrabalara yönelik olarak emredilse de, komşulara, arkadaşlara, meslektaşlara, iş arkadaşlarına, din kardeşlerine ve her çeşit tanıdıklara karşı da vazife ve borç kılınmıştır.

Cenab-ı Hakk’ın insanlar arasına böyle bir bağı koyup buna vacip emirler arasında yer vermesi ve bunun terkini yasaklaması insanlara büyük bir nimet ve rahmettir.

Bu uygulama, insanlar ve toplumlar arasındaki muhabbete dayalı ilişkilerin mayası hükmündedir. İslam toplumlarında devletin aile medeniyeti üzerinden tanımlandığı, yani devletin Müslüman toplumun büyük ailesi olduğu da düşünülürse nasıl bir etki olacağı daha iyi idrak edilecektir.

“Kim Allah’a (cc) ve ahiret gününe inanıyorsa akrabasıyla ilişkisini kesmesin”, “Sıla-i rahim, güzel ahlak, başkalarıyla iyi geçinmek, beldeleri mamur, ömürleri uzun eder”, “Senden kopandan sen kopma, sana kötülük yapana sen iyilik yap, aleyhine bile olsa hakkı söyle”, “Ey Müslümanlar! Birbirinize selam verin, birbirinize yemek ikramında bulununuz, akrabalarınızı dostlarınızı ziyaret ediniz, gece kalkıp nafile namaz kılınız ve selametle cennete girersiniz” buyuran yüce Peygamber (sav)’in ümmeti olarak Kur’an-ı Kerim’de müminlere yüklenen iki vazifeye sahip çıkmak zorundayız:

1- İyiliği hâkim kılan ve kötülüğü engelleyen yapısıyla insanlar için en hayırlı ümmet olmak,
2- Orta yolu benimseyerek, insanlığa model olmak.

Bu vazife bilinciyle, bugünden başlayarak sıla-ı rahim gibi, üzerimize ibadet olan bir güzelliği yaşatmayı, canlandırmayı, toplumsal huzurun, sağlıklı ilişkilerin vesilesi kılınması üzere harekete geçmeye çağırıyoruz. En azından bir dua niteliğinde olan, selamlaşmayla başlamayı, uzun süredir görüşmediğimiz yakınlarımızı aramayı ilk adım olarak öneriyoruz.

Başta üyelerimiz olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarımızı, politika yapıcıları, kanaat önderlerini, hükümetleri bu konuda teşvik edici, kolaylaştırıcı programlar, projeler yapmaya davet ediyoruz.

Ülkelerindeki yaşanamaz koşullardan dolayı ülkelerimize muhacir olarak gelmiş ailelerimizi de bu daire içine almayı hedefliyoruz.
“Uluslararası Aile Günü ve Haftası”nın aile ve toplumlarla huzurun tesisine vesile olacak kıvılcımların kaynağı olmasını dileriz.

İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği
(İDSB)
Kadın ve Aile Komisyonu Bşk Vk
Dr Rabiye Yılmaz