Kurumsal
Genel Sekreter'den
İslam dünyası bugün tarihinde hiç olmadığı kadar birlik ve beraberliğe muhtaç.
Tevhid dininin mensupları bir ilah, bir peygamber, bir kitap ekseninde birçok ortak noktaya sahip olmasına rağmen, son yüzyıldan bu yana kopmuş bir tespihin taneleri gibi darmadağınık!
Ümmet-i merhume yeni bir ruh ve diriliş muştusuna muhtaç.
“İnanıyorsanız, en üstün sizsiniz” buyurdu Rabbimiz bize!
Bu eksende etrafımızdaki olumsuz şartlardan şikâyet etmeye bedel, kendi dinamiklerimizi yeniden tesis etmeye ve tüm değerlerimizi tekrar ihya etmeye mecbur olduğumuz günlerdeyiz.
Önümüzde çok problem var ama biliyoruz ki bunların hiçbiri çözümsüz değil. Çıkış yolunu açacak olanlar yine bir başkası değil, biziz.
Üç elif ayrı ayrı olsa üç kıymeti var. Ama aynı üç elif yan yana, bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, yüz on bir kuvvetinde ve kıymetinde olur.
Bu ümmetin himmet ehli fertleri aynı maksat, aynı hedef istikametinde bir araya gelmek, tespihin iki ucunu yeniden birleştirmek zorunda.
Çünkü ittihad-ı İslam her zaman olduğu gibi, hususen bu devirde farz bir vazifedir.
Jakarta’dan İstanbul’a; Astana’dan Bağdat’a, Şam’a; Mekke’den, Medine’den Kahire’ye, Trablusgarp’a, Dar-ı Beyza’ya uzanan muhteşem bir medeniyetin varisleri, kendilerine tevdi edilen emanete tüm olumsuzluklara rağmen işte bu ruhla elhamdülillah sahip çıkıyorlar.
Suni sınırlara bedel, buram buram kardeşlik kokan kendi kültür coğrafyasının tüm dünyayı kuşatan ihtişamlı ihatasının idrakiyle bir araya geliyorlar.
Tüm şer odaklarına rağmen, temenni ediyoruz ki Cenab-ı Hak bizleri bu birlik ve beraberlikte muvaffak kılsın.
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) işte bu istikamette şekillenen bir himmet hareketidir. Bir tevhid seferberliğidir.
Bu coğrafya birbirini tanımaya, birlikte sürdürülebilir projeler geliştirmeye, kendi bahçesine sahip çıkmaya, kendi geleceğini kendi tayin etmeye hem muhtaç, hem mecburdur.
Günümüz konjonktüründe uluslararası güç odakları, daha küçük parçalara bölünmüş, zayıf ve dış etkilere olabildiğince açık bir coğrafya dizayn etmek, kendi oluşturdukları haritalarla tüm zenginlikleri paylaşmak, bilhassa enerji ve hammadde kaynaklarına ve koridorlarına dilediklerince hükmetmek istiyorlar.
BM Güvenlik Konseyindeki daimi beş üye, tamamen şahsi menfaatlerine dayanan bir yaklaşımla yenidünya düzeni oluşturdular.
Bu yapılanmanın en büyük mağduru ve hedefi de maalesef bizim dünyamız oldu. Bir Hifulfudul’ü düşünün! Resul-ü Ekrem (asm)’ın nübüvvetten sonra bile “Bugün olsa yine desteklerdim” dediği, mazlumların yanında dimdik duran o yapı nerede, uluslararası haksızlıklara çanak tutan BM nerede?
Bu kadar zengin kaynaklara sahip olmamıza rağmen fakir kalan insanlarımız, ancak güçlerini birleştirerek, ciddi ve nitelikli bir eğitim hamlesiyle kendini toparlayabilir.
Tevhid dininin mensuplarına ihtilaf yakışmaz. Efendimiz (asm)’ın kendilerini “Tek bir ümmet, tek bir millet” olarak tanımladığı bu muazzam medeniyetin mirasçıları bu birlik beraberliği temin etmek zorundadır.
İDSB işte bu gaye ile tesis edilmiş bir birlik projesidir. Bizler bir binanın taşları hükmündeyiz. Gayemiz, İslam dünyası sivil toplum kuruluşları arasında sürdürülebilir gelişim, birlik ve koordinasyonu temin etmek; tüm dünyada adalet, barış ve istikrar ortamının gerçekleşmesine katkıda bulunmak; bireylerin ve toplumların temel hak ve özgürlüklerini korumak; İslam kültür ve değerlerinin tanıtılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmaktır.
Bu hedefleri inşallah hep beraber elbirliğiyle gerçekleştireceğiz.
Mevla bu kutlu yolda yardımcımız olsun.