Basın Açıklamaları
Dünya Sağlık Örgütü’ne Mektup
Sayın Genel Direktör,
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) 2005 yılında 3335 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmuş olan, bugün itibariyle 66 ülkeden 354 üyesiyle İslam coğrafyasında STK’lar arası sürdürülebilir ilişkilerin tesisi istikametinde çalışmalarına devam eden bir STK çatı teşkilatıdır. Merkezi İstanbul’dur.
İslam dünyasında eğitimden aileye, insani yardımdan insan haklarına, gençlikten ekonomiye tüm alanlarda sivil toplum kuruluşlarımız arasında sürdürülebilir gelişim, birlik ve koordinasyonu temin etmeyi, her alanda dayanışmayı hedefleyen İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği olarak dünyanın çok farklı ülkelerinde pek çok önemli uluslararası organizasyona imza attık. Bunların kısa bir listesini ekte arz ediyoruz. Ayrıca www.idsb.org adresindeki sitemizde de kurumumuz ve faaliyetlerimiz hakkında bilgi alınabilecek yazılı ve görsel dokümanlarımız bulunmaktadır.
Sayın Genel Direktör,
Hepimizin gayet yakından takip ettiği üzere din dil ırk fark etmeden insanlık olarak çetin bir sınavdan geçmekteyiz. Çin’de ilk vakaların görülmeye başlandığı andan itibaren Dünya Sağlık Örgütü, pek çok alanda salgının kontrol altına alınması ve sadece devlet yetkililerinin değil konuyla ilgili çalışan uzmanların ve hatta sıradan vatandaşların bile bilgilendirilmeleri, uluslararası koordinasyonun sağlanması noktasında liderlik yapmakta, başarılı çalışmalarına devam etmektedir. Yaptığı yayınlarda hem virüsle mücadelede bilgi paylaşımın sağlanması hem teşhisten defne kadar kişilerin hak ve hürriyetlerine hassasiyet gösterilmesi konusunda önemli yayınlar hazırlamıştır. Defin noktasında, Uluslararası Af Örgütü gibi önemli merciler de bunu desteklemişler dünya devletlerini ölen şahısların en doğal hakları olan inançlarına saygılı bir şekilde gömülmeleri için dikkatli olunması noktasında ikazda bulunmuşlardır.
Hal böyle iken gelin görün ki içlerinde gelişmiş batılı devletler de dahil pek çok ülkede özensiz iç siyasi dil nedeniyle zaten sorunlu olan ilişkiler, azınlıklara ve hususen Müslümanlara yönelik İslamofobik yaklaşımlar daha da kötü bir hal almış, iş Müslümanların cenazelerine el konulmasına kadar vardırılmıştır. Bu el konma ve ölenin dini inançları haricinde defin işlemlerinin yapılması hatta yakılması, sadece ölen kişilerin haklarını değil sevenlerinin de en temel haklarını ihlal ederek sosyal ilişkilere ve sosyal entegrasyona tamiri zor kalıcı darbeler indirmektedir.
Dünyanın pek çok ülkesinden araştırma ve uzmanların ortak kanaati uyarınca gerekli tedbirler usulüne uygun alındıktan sonra defin işlemlerinin gerçekleştirilmesinin salgının yayılmasına bir etkisi yoktur. Kaldı ki vaka sayılarının tüm dünya ülkeleri arasında en düşük seviyede seyrettiği tüm Müslüman ülkelerde definler İslami usullerle icra edilmektedir. Buna ilaveten asıl tedbirlerin sıkı bir şekilde alınması, uygulanması ve sorgulanması gereken saha, hali hazırda sağlıklı geniş halk kitlelerinin bu tedbirlere ne kadar riayet ettikleridir.
Başta Sri Lanka olmak üzere pek çok batı ülkesinde de Müslümanlara yönelik artan nefret söylemlerinin COVID-19 salgınından Müslüman topluluğunu sorumlu tutma noktasına vardırılmasını ve bu söylemlerin çeşitli siyasi mihraklarca desteklenmesini endişeyle izlemekteyiz.
Başta Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Af Örgütü olmak üzere uluslararası toplumu, İslam cemiyetinin azınlıkta olduğu ülkelerde, vefa eden yakınlarına son vazifelerini kendi inançlarına göre ifa etme noktasında azınlıkların ve bu ayrıma en çok maruz kalan Müslümanların haklarına saygı duyulması, gerekli tedbirlerin alınması için bu ülkelere karşı daha etkin tavır geliştirmeye davet ediyoruz.
SARS, MERS, EBOLA ve şimdi de COVID-19 ile kanıtlandığı üzere son 20 yılda ardı ardına gelen salgınların sadece bir noktada kalmayıp küreselleşmenin her geçen gün artmasıyla bir anda Pandemi haline gelip devletlerin, sıkı karantina tedbirleri nedeniyle siyasi, sosyal, ekonomik hemen her alanda şiddetli baskı altına girdikleri şu konjonktürde birlik ve beraberliğin, devletler ve kurumlar arası ilişkilerin önemi daha da ortaya çıkmıştır.
Bu minvalde biz de mezkûr ülkeleri, Müslümanlara yönelik nefret söylemleri ve ayrımcılığı durdurma çağrısında bulunuyor, hükümetlerin bu zor zamanlarda din özgürlüğü ve azınlık haklarını desteklemeleri gerektiğinin altını çiziyor DSÖ’yü bu bağlamada etkin tavır geliştirmeye davet ediyoruz.
Dünya çapında 66 ülkeden 354 STK üyesiyle uluslararası bir kuruluş statüsündeki İDSB olarak çalışmalarımızda hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm insanlığı etkileyen bu tip salgınlarda insan onurunun ve sağlığının her kaydu şart altında korunması bağlamında sizlerle birlikte hareket etmekten ortak iş birliği alanlarını değerlendirmekten memnunluk duyacağımızın altını çiziyoruz.
Bu vesileyle çalışmalarınızda muvaffakiyetler diler saygılar sunarız.
Av. Ali Kurt
İDSB Genel Sekreteri