İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Basın Açıklamaları

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİ İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

“Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” veya kamuoyunda bilinen ismiyle İstanbul Sözleşmesi, 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedildi. Bu kararı destekliyor, milletimize hayırlı olsun diyoruz. “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” veya kamuoyunda bilinen ismiyle İstanbul Sözleşmesi, 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedildi. Bu kararı destekliyor, milletimize hayırlı olsun diyoruz.

Kamuoyuna açıklandığı ilk andan itibaren içerdiği tartışmalı maddeleri, değerlerimiz ekseninde asla kabul edilemeyecek “toplumsal cinsiyet” ve “cinsel yönelim” gibi kavramları referans alan keskin ve ayrıştırıcı dili itibariyle tartışma konusu olan sözleşme, bu olumsuz yapısıyla mevzuatımızda aile ilgili önemli düzenlemelere de temel oluşturmuştu.

Sözleşme süreç içinde ‘Kadına yönelik şiddet’ noktasında beklenenin aksine maalesef aklıselim hiç kimsenin tasvip edemeyeceği, kadınlarımız başta olmak üzere aile bireylerine yönelik şiddetin arttığı, ailelerin dağıldığı, gençlerin aile kurmaktan çekinir hale geldiği bir iklimin doğmasına sebebiyet verdi.

Bu kamplaşma yetmezmiş gibi sözleşmedeki suistimale açık madde ve kavramlar üzerinden milli değerlere karşı hiçbir hassasiyet göstermeyen, terör örgütleri ile doğrudan iltisaklı LGBTi benzeri çarpık grupların “insan hakları” perdesi altında bir kısım menfi faaliyetlerinde İstanbul Sözleşmesi’ni uluslararası politik bir baskı aracı olarak kullanmaya çalışması, zaten yaşanmakta olan gerginliği iyice alevlendirmiştir.

Diğer taraftan benzer tartışmalar AB ülkelerinde de yaşanmakta olup, Sözleşme 34 üye ülkede farklı tarihlerde onaylanıp yürürlüğe girmesine rağmen, 13 AB ülkesi sözleşmeyi ya yürürlüğe sokmamış veya imza metnine çekince koymuştur. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra olumsuz neticelerini görerek çekilmek için yasal süreci başlatan bizim gibi ülkelerin varlığı, anlaşmanın birçok yerde başta kadınlar olmak üzere aile üyelerine karşı işlenen taciz ve şiddet olayları istatistiklerinin ortaya koyduğu üzere beklenen sonuçları sağlayamadığını göstermektedir.

66 ülkeden 354 STK’larımızla birlikte İDSB olarak, kendi kültür ve medeniyet değerlerimiz ile evrensel ortak değerler etrafında uygun çözümler üreterek yeni bir yaklaşımla toplumun temel taşı aileyi koruyup kollayacak, tüm coğrafyamızın hatta dünyanın istifadesine sunacak, aile merkezli çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Toplumu ayakta tutan, kültür, sanat bilim ve felsefede şanlı bir tarih yazmasını mümkün kılan, temelinde muhabbet, rahmet, meveddet, sekinet gibi güçlü ailevi kodlar taşıyan, sorumluluklar ve hakları beraber değerlendiren kültür ve medeniyetimiz, toplumsal sorunlarımızı çözmede yeterli kaynağa sahiptir. Kadim bir medeniyete sahip bir coğrafyanın mensupları olarak Batı dünyasından ithal düzenlemelerle toplumsal değerlerimize tamamen zıt kavram ve yaklaşım içeren bu emsal anlaşmalara taraf olmaya hiç ihtiyacımız olmadığını düşünüyoruz.

Bu çerçevede yapılacak yeni düzenlemelerde İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) bünyesinde oluşturduğumuz Uluslararası Aile Enstitüsü olarak Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği ile işbirliği içinde kendi değerlerimiz ekseninde aileye bakış açımızı ortaya koyan ‘Uluslararası Aile Sözleşmesi’ başlıklı manifesto metinden de istifade edilmesini ümit ediyoruz

Türkiye, birçok İslam ülkesine de örnek teşkil edecek bir surette kendi hukuk sistemi içinde ve kendi değer yargılarımız ekseninde kadına yönelik şiddeti engelleyebilecek temel referansları esas tutan bir bakış açısıyla aile ile ilgili tüm mevzuatı bütün detaylarıyla gecikmeden filitre etmeli ve mülga sözleşmenin olumsuz izlerini silerek bu alanı tüm kurumlarıyla yeniden düzenlemelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

İDSB