Kudüs ve Filistin’in Yanındayız!

Basın Açıklamaları

Kudüs ve Filistin’in Yanındayız!

Kudüs ve Filistin’in Yanındayız!

14 Mayıs bundan böyle, dünya siyasi tarihinde uluslararası hukukun en temel ilkelerinin çiğnendiği “Güçlüyüm, öyleyse haklıyım” ideolojisinin hâkim olduğu bir oldu-bitti ile tüm diplomatik teamüllerin, tarihi ve sosyolojik gerçekliklerin çiğnendiği kara bir gün olarak anılacak. 

Kendisine militarizmi devlet politikası olarak seçmiş, her alanda terör taktiklerini milli politika olarak belirlemiş İsrail’in, sırtını uluslararası mahut güç odaklarına dayandırarak “Başkent” yaftası arkasına saklanarak emrivakilerle fiili durum oluşturup, dünyayı yeni planlarına alıştırma oyunundan başka bir şey tezgâhlamadığı gün gibi aşikârdır.

Kendi iç politikalarında sıkışmışlıkları ve siyasi çıkarları uğruna, Müslümanlara karşı ağızlarını her açtıklarında insan hak ve hürriyetlerinin çiğnendiğinden bahisle endişelerini (!) dile getiren demokrasi münafıklarının bu kirli planlar ve 60’ın üzerinde masum sivilin katli karşısında ne kadar sessiz kaldıklarını, bilakis siyonist devlete arka çıkmalarını görmemiz bizi şaşırtmıyor. 

Kudüs, Mekke ve Medine’den sonra tüm Müslümanlar için en önemli kutsal mekândır. Sadece Müslümanlar için değil üç semavi din için kutsal olan bu şehirde işgal devletinin uzun zamandır ezan, namaz ve Mescid-i Aksa ekseninde serdettiği provakatif entrikaların son halkasıdır bu. Kudüs’ün statüsü üzerindeki tartışmayı bitirip, Müslümanların asla kabul edemeyeceği şartları içeren bir ortamı hazırlayarak tüm koşulları İsrail lehine değiştirip Müslümanları masadan kaldırarak sözde barış sürecini (!) bitirip fiili durumun kalıcı hale geleceği yeni bir ortamı hazırlamaktır hedef. 

Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin yok edilmesi, burada yaşayan 300 bin kardeşimizin kaderinin belirsizliğe mahkûm edilmek istenmesi, Batı Şeria’nın neredeyse yüzde 60’ını teşkil eden yasadışı Yahudi kolonilerinin meşrulaştırılma gayretleri, güvenlik (!) duvarlarıyla Filistinli Müslümanların dünyanın en büyük “açık hapishanelerinde” yaşamaya mahkûm edilmeleri, pek çok ülkeye yayılmış Filistinli mültecilerin dönüş umutlarının hepten sona erdirilmesidir hedef.  

14 Mayıs tarihi itibariyle ABD, İsrail’in oyununa gelerek veya bizzat oyun kurarak barış sürecindeki (!) arabuluculuk vasfını yitirmiştir. 

İşin en acı tarafı Müslüman dünyanın bu emrivaki karşısında takındığı sessiz tavır ve hatta bazı ülkelerin Filistinli Müslüman kardeşleri katledilirken hazırlanan kutlama törenlerine katılmış olmalarıdır. 

Müslüman dünya içerisinde son zamanlarda artık daha sık dillendirildiği şekilde Filistin davasını ‘yük’ olarak gören, bu davayı Allah’a havale eden yorumların artması, kapalı kapılar arkasında ne tür karanlık hesapların döndüğünü hatıra getirtiyor.

Bu kirli adımlar, İslam ülkelerinin birbirine girdiği, malum mihraklarca ustaca planlanıp uygulanan işgal, iç savaş ve mezhep gerilimlerinin tırmandırıldığı, Filistinli direniş unsurlarının zayıflatıldığı hatta İsrail’in Müslüman dünya içerisinde sıkı müttefikler bulduğu bir atmosferde icra ediliyor. Dün Filistin konusunda Müslüman dünyayı harekete geçirebilen ülkeler bugün kendileri varoluş mücadelesi veriyorlar: 2011’den beri Suriye ateş içerisinde, NATO müdahalesi sonrası Libya perişan bir halde, Irak Amerikan işgalinden beri üç parçaya bölünmüş durumda, Sudan’dan koparılan parça Türkiye büyüklüğünde, Arap baharının çıkış yeri Tunus ve Mısır hala belini doğrultamadı.

Coğrafyamızda bunca dökülen kan ve gözyaşı ortamında milyonlarca kardeşimizin yerinden yurdundan olduğu bu olaylar, İslam dünyasının birbirini tanımaya, birlikte sürdürülebilir projeler geliştirmeye, kendi bahçesine sahip çıkmaya, kendi geleceğini kendi tayin etmeye ne kadar muhtaç, ne kadar mecbur olduğunu bir kere daha göstermektedir.

Kudüs ve Filistin meselesi sadece ne Filistinlilerin, ne de Arapların bir sorunudur.  Bu sorun hepimizin, bu ümmetin sorunudur. Bu sorun hakikatte bir insanlık sorunu, mazlum bir milletin varoluş sorunu, bir insan hak ve hürriyetleri sorunudur. Uluslararası toplum bir an önce üzerine düşeni yapmalı, İsrail’in ve ABD’nin  tüm uluslararası hukuku hiçe sayarak artan saldırganlığını sona erdirmek için süratle harekete geçmelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.