Basın Açıklamaları
KUDÜS ve MESCİD-İ AKSA SAHİPSİZ DEĞİLDİR
Modern anlamda ilk terör örgütleri olan Etzel, Haganah kadrolarının kurduğu işgal devleti İsrail, daha kuruluş aşamasından itibaren “devlet politikası” olarak benimsediği ve genlerinden gelen terörizmin en alçak örneklerini sergileyerek gaz bombaları ve silahlı askerleriyle ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya ve namaz kılan kardeşlerimize saldırıyor.
Terör devletinin silahlı unsurlarının ve fanatik Yahudilerin her türlü tedhiş, taciz, tecavüz ve işgaline karşı destansı bir direniş sergileyen Kudüs muhafızı kardeşlerimiz, günlerdir çığırtkanlığı yapılan Mescid-i Aksa baskınlarını önlemek amacıyla nöbet tuttukları ve namazlarını eda ettikleri sırada İsrail güçlerinin saldırısına uğradılar.
Her gün şehit kanlarının aktığı Filistinimizde yaşanmakta olan bu menfur saldırıları nefretle kınıyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Terör devletinin, yüzyıldan fazla bir süredir, önce kantonlarla, sonra devlet gücü ve Batılı yandaşlarının payandası altında adım adım uyguladığı “sistemli yayılmacılığın” bir tezahürü olan tedhiş ve taciz hareketlerini ve saldırılarını gözü dönmüş bir şekilde tırmandırdığını görüyoruz.
İsrail, uluslararası toplumun tüm uyarılarına ve kararlarına rağmen el koyduğu mahalleler ve köyler üzerinde yeni yerleşim yerleri inşa ederek, Kudüs’ün ilhak ve başkent yapma kararını uygulamaya geçirerek, Müslümanların ilk kıblesi ve aynı zamanda fethin sembolü Mescid-i Aksa başta olmak üzere kutsallarımıza yaptığı aleni saldırılar ve demografik değişikliklerle Filistin’i tamamen Yahudileştirme çalışmalarına hız vermiştir.
Mahut Normalleşme Anlaşmasına maalesef bazı İslam ülkelerinin de verdiği destekten cesaret alarak bu sembol mabedi ortadan kaldırmak istemekte, yerine bir tapınak inşa etme yönünde alt yapı çalışmalarını hızlandırmaktadır.
Dünya kamuoyuyla dalga geçercesine bir tarafın saldırgan diğer tarafın mağdur olduğu gerçeğini görmezden gelerek sanki eşit şartlarda mücadele eden iki farklı ülke varmış gibi “taraflara itidal tavsiye ediyoruz” diyen demokrasi münafığı Batılı devletlerin, maalesef sessiz kalan İslam ülkelerinin duyarsızlığının da etkisiyle her zaman olduğu gibi ikili oynadıklarını da bu süreçte yine müşahede ediyoruz.
Şüphesiz tüm bu olup bitenler karşısında başta kuruluş gayesi Kudüs ve Mescid-i Aksa olan İslam İşbirliği Teşkilatı, bunun yanında Arap Birliği, BM ve benzeri diğer uluslararası kuruluşlar bu orantısız ve haksız ve zalimane uygulama karşısında hala sessiz ve etkisiz mi kalacaktır?
Dünyanın pek çok beldesinde kardeşlerimize uygulanan zulümler, ülkemize uygulanan iç ve dış baskılar aslında “küfür tek millettir” sırrına işaret ettiği gibi, Müslümanları uyaran “ummetun vahide” düsturuna bakmaktadır. Ve hepimizi ikaz etmektedir ki İslam dünyası, kendini toparlayacak ortak projeler etrafında siyasette, ekonomide, savunmada, hayatın her alanında bir ve beraber olmalı, faaliyetler yürütmelidir. Bu coğrafya kendi sorunlarına kendisi çözüm üretmeli, ortak düşmanlarına karşı ittihat ruhu içinde mücadele etmelidir.
66 ülkede 354 sivil toplum kuruluşu üyesi bulunan bir STK çatı örgütü olarak İslam dünyasındaki tüm kurum ve kuruluşları birlik ekseninde ortak hareket etmeye İsrail’in ve diğer ülkelerin uyguladıkları zulme dur demeye davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
İDSB