1. Uluslararası İmam ve Hatipler Konferansı

Haberler

1. Uluslararası İmam ve Hatipler Konferansı

1. Uluslararası İmam ve Hatipler Konferansı

İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) ve Suudi Arabistan merkezli “Hey’etü’l- Alemiyye li’l- Mesacid” kurumu “İmam ve Hatiplerin Aşırılık, Radikalizm ve Terörle Mücadeledeki Rolü” başlıklı “I. Uluslararası İmam ve Hatipler Konferansı” düzenledi.

29-30 Nisan 2016 tarihlerinde İstanbul Bağcılar Retaj Otelde icra edilen konferansta inancımızın ibadete döküldüğü mekânlar olan camilerimiz ve toplumun dini eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasında çok önemli bir vazife ifa eden din görevlilerimiz ekseninde içerik ve usul yönünde beklentiler tartışıldı.

Birçok İslam ülkesi ve Avrupa’dan ilgili bakan ve parlamenterlerle birlikte diyanet işleri başkanları ve ülke müftüleri gibi yaklaşık 200 kadar yabancı misafirlerden oluşan üst düzey bir katılımın gerçekleştiği bu konferansa ülkemizden de müftü, imam ve hatiplerimiz, İlahiyat Fakülteleri öğretim üyeleri, İmam-Hatip Lisesi müdürleri ve bu sahada çalışan sivil toplum kuruluşlarımız da iştirak etdiler. 

Günümüz konjonktürü dikkate alındığında stratejik bir önem arz eden bu konferansa basın kuruluşları ve ilgili tüm kişi ve kuruluşlar da davet edildi.

Konferansla ilgili detayları şu şekilde özetleyebiliriz:

Konferansın ilk günü Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Daha sonra selamlama ve tebliğlere geçildi.

Hey’etü’l Alemiye lil Mesacid’den yapılan açılış konuşmasında şunlara değinildi;

“İnsanlar İslamiyet’i farklı göstermeye çalıyorlar. İslamin sapkın gösterilmesini asla kabul etmiyoruz. İslam yanlış bir şekilde mezhepsel, ırki vs. nedenlerle kullanılmaktadır. Terör bugün bizim toprakları vuramamış, ancak birçok bölgede çok sıkıntı vardır. O yüzden bu konferansı tertip edip, imam ve hatimlerin görevlerini belirlemek, rollerini güçlendirmek gerekiyor. Bir takım konularda ferdi içtihatlar yetersiz kalmaktadır. Bu komisyon ile imam ve hatimlere bir kılavuz yayınlamaya çalışacağız.”

Konferansın organizatörlerinden İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Genel Sekreteri Av. Ali Kurt açılış konuşmasında şunlara yer verdi; “Bu coğrafyanın sosyal ve siyasi hayatının anarşikten ve büyük tehlikelerden kurtulması için beş esas lazım ve zaruridir. Birincisi merhamet, ikincisi hürmet, üçüncüsü emniyet, dördüncüsü haram-helali bilip haramdan çekinmek, beşincisi ise serseriliği bırakıp itaat etmektir. İslamiyet selamet dinidir. İslam ve terör kavramları şu dünyada birlikte zikredilebilecek en son kelimelerdir. Camilerimizi daha verimli hale getirerek, doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e layık doğruluğu ve istikameti gösterme kapısı haline dönüştürmeliyiz.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanı Ömer Faruk Korkmaz şu konuları gündeme getirdi: “Radikalizm meselesi veya bizim tabii olduğumuz dinin çalınarak birilerinin elinde öcü duruma getirilmesi durumu karşısındayız. Bu olumsuz görüntü için Müslümanlar adına çalışması gerekenler ilim adamları mı, sosyologlar mı, güvenlik güçleri mi? Biz imamlara ilim kültür verdik mi? İmam hatiplere hacimlerinden daha fazla yüklememeliyiz. İyi eğitemediğimiz kimseden sorumluluk bekleyemeyiz. İnsanlık karşısında durumumuz iyi değil. Bir tesettürlü kadın tramvaya bindiğinde bu kadın kendini patlatacak mı diye bakılıyor. Bu tür örgütlere iyi bakmak lazım. Bunlar hangi fikri kaynaklardan beslenmiş? Kâbe’yi yıkmak isteyenlerle bugünkü İŞİD’ciler arasında ne fark var? Bütün camilerimiz mescitlerimiz okul haline gelmeli, ilim halkaları ile dolup taşmalı.”

Dr. Muhammed Albishari, sağlam bir düşünce yapısının geliştirilmesinde imam ve mescitlerin rolüne değindi; “ABD’ de güzel bir mescit açıldı. Mescitlerimiz kadar mescidin davetine icabet edenleri de güzelleştirmeliyiz. İçinde bulunduğumuz bu durumdan kurtulabilmek için mescitlerimizi yeniden dizayn etmeli, imam ve hatiplerimizin yolunu açmalıyız. Dinimizin o güzel özüne dönmemize ihtiyaç vardır. Terör, İslam dünyasındaki kalkınma inisiyatifini yok etmektedir. Krallığımız çok önemli tedbirler almış, Uluslararası İslam paktına katılmış, bütün Uluslararası anlaşmalara imza koymuştur. İslam terörden en uzak dindir. İmam hatipler rollerini iyi yapmalıdır.” dedi.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz imamın şer’i sorumlulukları üzerinde durdu: “60 kadar ülkeden katılan âlimlerimiz var. Gerçekten İslam dünyası zor bir dönemden geçiyor. Hz Âdem (as)’ın oğullarından itibaren şiddet olagelmiş. 70’li yıllardaki bozulmalar Türkiye’mizi bu noktaya getirmiş. İmam hatiplerin 5 vasfı vardır. Peygamber varisi gibidirler. Emanet, fetanet vasıfları olmalı, sıdık vasfı, takva ve tebliğ vasıfları olmalı. İlk ayet ilmi teşvik eder. Sonraki ayet Müzzemmil takva, sonraki ayet Müddessir tebliğden bahseder. Allah’ın dinine çağıran kimsenin ameli salih olmalı, toplumda affedici olmalı. Diyanet olarak yeni dönemde imam ve hatiplerimizin sadece camii görevlisi değil cemaatin, köyün, mahallenin imamı olmalı diye kampanya başlattık. İnsan merkezli bir camii ve eğitim olmalı”

Sabahki oturum sonunda Hey’etü’l Alemiye lil Mesacid ile İDSB arasında bir iyi niyet mutabakatı imzalandı.

II. Oturum

Gine Diyanet İşleri Bakanı  Dr. Kutub Sano, Toplumsal sorumluluk üzerine konuştu. “Din, radikalizmi, aşırılığı reddeder. Aşırılığa lanet etmiştir Peygamber Efendimiz (sav). Hutbelerde konferanslarda, yanlış kavramları doğru kavramlarla değiştirmek lazımdır. Asıl olan barıştır. Kan dökmek haramdır.” dedi

Londra İslam Merkezi’nden Dr. Ahmet Aldiban, İslam ve Müslümanın imajını pozitif yönde güçlendirmek konusuna değindi ve şunları söyledi: “Mescit faaliyetleri cihad görevini yapmaktadır. İslamiyet küçük büyük hiçbir konuyu boşta bırakmamış. Hepsine açıklama koymuş. Kabiliyeti olan her Müslümanın tebliğe çalışması gerekiyor. Batıdaki Müslümanlar artık yerleşik durumdalar. Onların bilgilendirilmesi lazımdır. İslamiyet’in özünü aktarmamız gerekiyor. Mescitler kültür merkezidir. Sadece 5 vakit namaz yeri değildir.  Mescitlerde seminerler olmalı. Müslüman gençliğin karşılaştığı sorunlara çözüm bulmak lazım. Akla akılla hitap etmemiz lazım. Tüm STK’lar, dernekler el ele verip çalışmalar yapmalı.  Batı ülkelerinde İslam toplumu içine kapanık yaşamamalı. İmamların rolünün terörle mücadelede yeri var, ancak camilere, imamlara ayıbı atmak gerekmiyor.”

Daha sonra program salondan alınan soru ve cevaplarla devam etti. Salondan şöyle bir katkı geldi.

“Terör yerine eşkıyalık kavramı kullanalım. Gençler yüzeysellikten çıkmak istiyorlar. Spor, sanatta aşırılığa kaçınca realiteye uyandığında şaşırıyor, aynı şekilde realite de aşırılık yaşıyor. “

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Rahmi Yaran, Hak, adalet ve anlayışların bir fikirde buluşturulmasında imamın yeteneklerinin geliştirilmesinin yolları hakkında konuştu. “Adalet, İslam dünyasında en önemli ilkedir. Adalet, ihsan, Allah sevgisi ve Allah korkusu… Onun için Cuma günleri bizim hatiplerimiz hutbeyi bir ayet ile bitirirler: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (en-Nahl, 16/90) Burada adalet önemli bir yer teşkil eder. Bir toplum, adaleti tesis edemezse uzun vadeli devam edemez. Onun için bizim kitaplarımızda yine şöyle bir rivayet hep nakledilir: Allah zalim bir devletin, kâfir de olsa devamını sağlar; ama zalim bir devletin o devleti yönetenler Müslüman da olsa devamını sağlamaz. Böyle önemli bir özelliktir adalet. Biz de kendimize bu suali sormalıyız. Ben adil miyim, işimde adaletli miyim, kamu görevi görüyorsam, hâkimsem ümmetin herhangi bir kızı Fatıma ile kendi kızım Fatıma arasında fark gözetiyor muyum? Evladım Abdullah ile ümmetin herhangi bir evladı Abdullah arasında fark gözetiyor muyum? Bu prensibi hepimizin içselleştirmesi lazım”

Kadı Mürşid Alirshani; “Yeniliklere açık bir program düzenlenmesi gerekiyor. Cuma hutbelerinde toplumu ilgilendiren konuları gündeme getirmek gerekiyor. Gençleri çekebilmek için hutbelerin konularını değiştirmek gerekiyor.  Ulusal bütünlük ve birliğe işaret edilmesi gerekiyor. Mesaj taşıyan bir insan bile bir ümmet olarak değerlendirilebilinir. Fertlerin ve toplumların güvenliği esas alınmalı” dedi

Muş Alpaslan Üniversitesi Rektörü ve İlahiyat Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat şunları söyledi; “Gençler bir arayış içinde. Teknoloji çılgınlığı sanal bir hayattır. Din hizmetlileri bu mesleği seçtiklerini değil, seçildiklerini düşünmeliler. Türkiye de bu meslek bir devlet memurluğu olsa da, imamlar aynı samanda sivil toplum diplomatlarıdır. İslam idealist ve materyalist arasında bir üçüncü yoldur. Sivil diplomatlar tabiri caizse uzlaştırıcı görev icra ederler. Toplumsal kaygıları beklentileri seslendirmeleri icap eder, milli kavmi baskılar altına alınmamaları gerekir.” dedi.

Dr. Ahmed Bahamam, Harameyn imamlarının aşırılık, radikalizm ve terörle mücadeledeki rolünden bahsetti. Hak ve anlayışların bir fikirde buluşturulmasında imamın yeteneklerinin geliştirmesinin yolları hakkında konuştu. “Mescid-i Nebevi minberi çok önemli. Bu ümmet teröre karşı bir araya gelmiştir, gelecektir. Haremeyn-i şerife imamları çok güzel örnekler vermiştir. Buradaki imamlar terör örgütlerine karşı istikrarlı bir şekilde konuşmuşlardır. Teröre karşı durmuşlar, zararından bahsetmişlerdir. Şeri deliller kullanarak teröre karşı gerekli açıklamalar yapmışlardır.” dedi.

2. Gün

Kadı Mürşid Alirshani,  İmamların Sivil Toplum Kuruluşları ile ilişkilerinin geliştirilmesinin yöntemleri hakkında konuştu. “Camilerin sivil toplumdaki hizmetleri var. İmam ve Hatip yetiştirme enstitüleri kurulmalı” dedi.

Dr. Said Elbidevi, camiden beklenen hizmetleri karşılamak üzere dini görevlilerinin yeteneklerinin geliştirilmesi hakkında konuştu. Pey. Ef.miz (sav) de mescit yaptırdı, diğer mescitlerde onun çizgisinde olmalı. Camiiler toplumu birleştiriyor. Her devirde böyle olmuş ve böyle olmalı şeklinde açıklamalarda bulundu.  

İbrahim Elhamidan, diyaloğun aşırılık, radikalizm ve terörle mücadeledeki önemi, şiddet ve aşırılık ile alakalı bir konuşma yaptı. Diyalog kurma ile ilgili çalışmalar yapmak gerektiğine dikkat çekti.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Müslümanların başına gelen sıkıntılar ve emniyeti korumada imamların rolüne, can malı korumaya dikkat çekti. Emniyete dikkat çekti.

Adaletsiz emniyet olmaz. Müslüman hakları çiğnenmemelidir. Arap ve İslam toplumları gayet güvenli toplumlardı. Başkaları da güvenli yaşıyordu. Ama sapmalar oldu, hatalar oldu, yeryüzünde bozguncular oldu. İslam’dan din olarak korkutmaya kalkıştılar insanları. Her eve girdi bu tesir. Komşusu kişinin zararlarından emniyette değilse o kişi iman etmiş olmaz denmiştir. Kim hata etmişse kendisine yumuşakça davranılır. Ama hatada ısrar edene sert davranılır, kısasta hayat vardır. Ümmetimiz iptila imtihanından geçmektedir. Korkuyla, açlıkla, eksiklikle sınanacağımız bildirildi. Ama Müslümanların, Müslümanlar tarafından müptela olması, sınanması çok zordur. Hakkı açıklamak güvenli âlimlerin vazifeleridir. Mümin mal ve cana emniyet edilen insandır. Emniyetsiz olanın imanı eksiktir. İslamiyet’in terörle anılması çok mahcup bir durumdur. İslam âlimlerinin bunu kabul etmemesi lazımdır. İŞID selefi iddiası ediyor ki selefi salihin ondan çok uzaktır. Masumları öldürmeleri İslam’dan kabul edilemez.” dedi.

SONUÇ BİLDİRGESİ

Konferansta 20 tebliğ sunuldu, 4 eksen ele alındı;

1-Cami imamımın dinine ve topluma karşı sorumluluğu
2-İmamların aşırılık, radikalizm ve terörle mücadeledeki rolü
3-Camiden beklenen hizmetleri karşılamak üzere din görevlilerin yeteneklerinin geliştirilmesi
4-Başarılı girişmeler ve uygulamalar

Programda caminin medeni uygarlık mesajına yer verildi ve savaş ve fitneler zamanında itidalli olma değeri ortaya konuldu. Suudi Arabistan ve Türkiye’nin rolüne dikkat çekildi. Müslüman kurumlar ve hükümetlerin birbiri ile yardımlaşması gerektiğini söylendi.

Konferans sonunda şu tavsiyeler yer buldu;

  • Uluslararası camiler birliği el kitabı çıkartılması,
  • Uluslararası misak anlaşma metni çıkartılması,
  • İlim seviyesini yükseltmek için iş atölyelerinin devam ettirilmesi,
  • Fuarlar düzenlenmesi,
  • Hutbelerin aşırılık teröre karşı yapılması tercüme edilmesi,
  • Toplantılar yapılması,
  • internet ile iletişimi sağlanması,
  • Bilgi veri tabanların oluşturulması,
  • Müslüman azınlıklarla alakalı çalışmalar yapılması,
  • Camiler birliğinin daha çok basın iletişimi sağlamak için çalışması ve örnek hutbeler sunması
  • İmam Hatiplerin cami değerlerini ortaya koyması,
  • Davet sisteminin unsurları, içerik ve araçları kuvvetlendirilmesi, yabancıların sızmasına mani olacak şartlar oluşturulması, kararların sürdürülebilir olması açısından gereklidir.